بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

وَٱلصَّٰٓفَّٰتِ صَفّٗا ١

Andolsun sıra sıra duranlara

– Seyyid Kutub

فَٱلزَّٰجِرَٰتِ زَجۡرٗا ٢

Önlerindekini sürdükçe sürenlere

– Seyyid Kutub

فَٱلتَّٰلِيَٰتِ ذِكۡرًا ٣

Zikir okuyanlara

– Seyyid Kutub

إِنَّ إِلَٰهَكُمۡ لَوَٰحِدٞ ٤

Ki, ilahınız birdir.

– Seyyid Kutub

رَّبُّ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِ وَمَا بَيۡنَهُمَا وَرَبُّ ٱلۡمَشَٰرِقِ ٥

Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabb'idir. Doğuların da Rabb'idir.

– Seyyid Kutub

إِنَّا زَيَّنَّا ٱلسَّمَآءَ ٱلدُّنۡيَا بِزِينَةٍ ٱلۡكَوَاكِبِ ٦

Bize en yakın göğü, bir süsle ve yıldızlarla süsledik.

– Seyyid Kutub

وَحِفۡظٗا مِّن كُلِّ شَيۡطَٰنٖ مَّارِدٖ ٧

Ve onu itaat etmeyen her şeytandan koruduk.

– Seyyid Kutub

لَّا يَسَّمَّعُونَ إِلَى ٱلۡمَلَإِ ٱلۡأَعۡلَىٰ وَيُقۡذَفُونَ مِن كُلِّ جَانِبٖ ٨

O şeytanlar, yüce alemi (Mele-i A'la'yı) dinleyemezler; her yandan kendilerine mermi gibi yıldızlar atılır.

– Seyyid Kutub

دُحُورٗاۖ وَلَهُمۡ عَذَابٞ وَاصِبٌ ٩

Kovulup atılırlar. Ve onlar için sürekli azap vardır.

– Seyyid Kutub

إِلَّا مَنۡ خَطِفَ ٱلۡخَطۡفَةَ فَأَتۡبَعَهُۥ شِهَابٞ ثَاقِبٞ ١٠

Ancak meleklerin konuşmalarından bir sözü kapan olursa, onu da delen ve yakan alevli yıldızlar takip eder.

– Seyyid Kutub

فَٱسۡتَفۡتِهِمۡ أَهُمۡ أَشَدُّ خَلۡقًا أَم مَّنۡ خَلَقۡنَآۚ إِنَّا خَلَقۡنَٰهُم مِّن طِينٖ لَّازِبِۭ ١١

Şimdi sor onlara; «Kendilerini yaratmak mı daha zordur, yoksa, Bizim yarattıklarımız mı?» Aslında biz kendilerini özlü ve yapışkan çamurdan yarattık.

– Seyyid Kutub

AYARLAR
Okuyucu